30 Ağustos 2016 Salı

JACK KEROUAC



Neyse, bizi nasıl olsa anlamayacaklar dostum. Ardımda hamile bir sevgilim olsaydı yine de düşerdim yola ama kafamda bunca acı varken kıpırdayamıyorum bile. Ardımda mutlu bir an bıraksaydım yine de düşerdim yola ama içimde bunca kirli yalnızlık varken kıpırdayamıyorum bile. Ardımda bir ceset bırakabilecek olsaydım yine de düşerdim yola ama kendi cesedimi sırtımda taşıyorken kıpırdayamıyorum bile. Bir bira daha söyle de susalım biraz, ki azıcık da gece konuşsun...
                         Jack Kerouac
Devamını Oku »

23 Mayıs 2016 Pazartesi

BEN SAYMAYI YEDİYE KADAR BİLİYORUM



yek

artık midemi bulandırıyorsun
içimden çıkmıyorsun,
kusunca geçmiyorsun
doktorlara gidiyorum
doktorlar yemektendir diyor
yemiyorum ağzıma tadın geliyor
midemi bulandırıyorsun



ben ışıklardan vazgeçtim
ampülü kafamda parçalayın
ben kendimden vazgeçtim
bedenimi aynadan dağıtın

ben anladım senden başka
hiçbir şeye tutunamıyorum
ah beni şu gemiden batırın diyorum
sefer iptal oluyor eve dönüyorum

se

parfümden çıkıyorsun
şampuandan çıkıyorsun
krem kokusundan çıkıyorsun
cenazeler oluyor tabuttan çıkıyorsun
sen benim artık midemi bulandırıyorsun
ben seni içimden çıkaramıyorum
otobüsten çıkıyorsun
tanktan iniyorsun mumlardan ve
tez ödevlerinden çıkıyorsun

c(ç)ahar

her şey üst üste geliyor
her şeyin üstünden çıkıyorsun
kabak tadı veriyor
alışılmamış
allah beni obsesif yapıyor
komalarımdan çıkıyorsun
senin bütün dünyan seni çevren kadar
benim bütün dünyam bütün dünya kadar
çapları hesaplasak matematikten çıkarsın
midemi bulandırırsın
ay söner güneş doğar
kuşlardan ve ötüşlerden çıkarsın

penc(ç)

şiiri geri çekmek de bir savunmadır
kendimi senden savunamıyorum
kontrolü bırakmak bir yana
kontrolü sana kaptırdım
şiir lirikten çıkmıyor şair kanlar içinde
biraz tenkit doldurmak istiyorum
kanunlar izin vermiyorlar
en iyi sen biliyorsun

şeş

üzülme her şeyin bir geleceği var
herkesin bir duası ve tapası var
istemsizce tapıyorum midem bulanıyor
buna psikolojide bir şey denmiyor
dersimi biliyorum da ediyorum ezber
inceldiği yerden kopmuyor dünya
kopsak ya su içsek şiirden gelsek
şiirden gideceğimiz yok belli
ben çok kırıldım yen içinde kaldım belli
bitiremeyeceğim de belli
ben bu iş(ler)i beceremiyorum asıl bu besbelli

heft (yedi)

herkes vurdu sen neden öldürdün
bak sinan bu şiir olmamış
ama olan olmuş abi diyorum
peş peşe kapılar açılıp kapanıyor
koridorlardan geçiyoruz
abi diyorum müsait bir yerde bırakın da
öleceğim var
bak benim içimde ölecek var
Devamını Oku »

20 Mayıs 2016 Cuma

Bukowski'den Van'a sevgilerle...


Van Gogh, aşık olduğu hayat kadını tarafından reddedilmesi üzerine onda en beğendiği şey olan kulağını kesip gönderir. Bukowski de Van’a şiirinde şöyle seslenir:

“Van Gogh kulağını kesip
bir
orospuya verdi
orospu
hunharca fırlattı
kulağı
sokağa tiksinerek.

Van,
orospular
kulak
istemezler
para isterler

sanırım bu yüzden
muhteşem bir
ressamsın sen
başka
bir şeyden
anlamadığından…”
Devamını Oku »

14 Şubat 2016 Pazar

Zaman Zaman İçinde Günlükler



İnsanoğlu bin yıldır mutluluğun peşinde; fakat, mutlu değil. Neden? Çünkü beceremiyor, çünkü bunun yolunu bilmiyor, her iki neden de geçerli. Bunların da ötesinde, çünkü dünyasal yaşamlarımızda kesintisiz mutluluk yok, sadece gelecekte onu elde etme umudu var... Acı, olmak zorunda; çünkü iyi ve kötü arasındaki savaşta, ruh ancak acı çekerek sağlığına kavuşabilir.
 

                                        Andrei Tarkovski
Devamını Oku »

8 Şubat 2016 Pazartesi

Dört dörtlük bi hayatım olmadı hiç. Olmasını da istemezdim. Dört dörtlük bir çocuk da olamadım buna rağmen. Aykırı oldum hep,aslında kötü bi aykırılık değildi benimki. Sadece kendi doğrularımın peşinden gitmeyi savundum. Öyle bi gittim ki peşinden,dımdızlak kaldım ortada...
Devamını Oku »

27 Ocak 2016 Çarşamba

Nasıl bi ülke lan bu?


Dolmuşa bindiğinde, şoförün kapıyı kapatıp, gaza basıp ıssız bir yere götüreceği korkusunu yaşamayan, bu korku yüzünden tek kalmamak için son inenle birlikte inmek zorunda kalmayan,
ıssız bir sokakta iki adımda bir arkasına tedirginlikle bakmadan yürüyebilen, arkasından gelen kişinin adımlarının temposuna kulak kesilmeyen,
yanından geçen birinin kendisini taciz edebileceği korkusu yaşamayan,
eve yemek siparişi verdiğinde bile tekse eğer, siparişi getiren kişinin yalnız olduğunu anlamaması için elinden geleni yapan,
hayatında hiç tacize uğramamış olan,
bindiği taksinin plakasını almak zorunda kalmayan,
hayatında bir kere olsun tecavüze uğrama korkusu yaşamamış olan bir kadın kaldı mı bu ülkede?                                                                                   

Devamını Oku »

21 Ocak 2016 Perşembe

Hayat bu... Gene salak saçma yazılarımdan.

Gerçi benim tüm yazılarım salak saçma... Yoruldum dünya güzeli. Gülüşümü özledim. Çok kastım belki ya da çok hata yaptım. Çok hata yaptık. Yoruldum. Yoruldun. Belki de hiç zamanı değildi şimdi. Der ya sezen abla gitmek istedi ve gitti... Öylece gittin arkana bile bakmadan gerçi hiç gelmemiştin ve ben böyle bu kahpe düzenin affedersiniz amına koyayım. Öylece çekip gittin ve ben mal gibi seni kaybetmeyi göze aldım. Gerçi gerçekçi olmak gerekirse ya kaybedecektim ya da hayatıma yeni bir anlam katacaktım seninle. Ben bu yazıyı yazarken belki gözümün önünü görmüyorum. Milyonlarca yazım yanlış yapıyorum... Evet içtim amına koyayım. Evet yazım kurallarınında amına koyum, bu kuralları çıkaranın da... Sevdiğin kadar sevilirsin diyen saygıdeğer Can Yücel'in de amına koyayım. Seni seven kadar sevilirsin bu hayatta dahası yalan. Olması mümkünken yaşanmayan tüm aşklarında amına koyayım, yarı da kalan aşkların da. Gözümü kapattığım da hayalini yaşadığım o mal gülüşünü de sikeyim. Evet gene Neyzen Tevfik okudum. Gene o küfürbaz boktan adam oldum. Ne var bunda? Neyzen Tevfik kötü bi yazar mı? Dünyanın en gerçekçi yazarı işte ne istiyosun adamdan? Kızma adama boştan yere... İçimde varsa bu kadar küfürbazlık ne Neyzen Tevfik ne de Can Yücel susturabilir beni. Küfürbaz boktan bi herifim ben. Sen bilirsin zaten ne kadar küfürbaz olduğumu. Kötü bi adam değildim ben... Kötü bi hayat yaptı beni böyle.Ya da ben böyleydim zaten. Her neyse sen de haklısın beni seçmemekte. Basit bir adam değilim sonuçta.
Devamını Oku »

15 Ocak 2016 Cuma

Nazım Hikmet anısına...

Nazım Hikmet Gülhane parkındaki bir ceviz ağacının altında sevgilisi  ile buluşmak üzere randevulaşır. Buluşacakları gün gülhane parkına gider ve ceviz ağacının altında beklemeye başlar,
tam bu sırada polisler de orada devriyeye çıkmıştır. O dönemlerde Nazım Hikmet arananlar listesinde olduğu icin polislerden gizlenmek durumunda kalır ve bu ceviz ağacına çıkar.
   Nazim Hikmet ağacın tepesindeyken biricik sevgilisi Piraye gelip her şeyden habersiz ceviz ağacının altında beklemeye başlar. Polislerden dolayı aşağıya seslenemez ve çaresiz çıkarır kalemi, kağıdı ceviz ağacının tepesinde şu siiri yazar;

Başım köpük köpük bulut içim dışım deniz
Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı’nda
Budak budak serham serham ihtiyar bir ceviz
Ne sen bunun farkındasın ne polis farkında
Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı’nda
Ne sen bunun farkındasın ne de polis farkında
Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı’nda
Yapraklarım suda balık gibi kıvıl kıvıl
Yapraklarım ipek mendil gibi tiril tiril
Koparıver gözlerinin gülüm yaşını sil
Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı’nda
Ne sen bunun farkındasın ne de polis farkında
Yapraklarım ellerimdir tam yüz bin elim var
Yüz bin elle dokunurum sana İstanbul’a
Yapraklarım gözlerimdir şaşarak bakarım
Yüz bin gözle seyrederim seni İstanbul’u
Yüz bin yürek gibi çarpar çarpar yapraklarım
Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı’nda
Devamını Oku »

9 Ocak 2016 Cumartesi

Bir de bana sor...

Bir gece böyle konuşuyoruz Ekim ayı. Çok uykusu gelmişti... Uykusuz kalmasın diye uyumasını istedim. Benim de uyuyamadığımı biliyor. Sonra saat baya geç oldu, zaten o uyuduktan sonra fazla da dolanmak istemedim, ben de uyumaya çalıştım. Tam o sıra işte telefonum çaldı. O arıyordu. Açtım ama nasıl nefes nefese konuşuyor. Sanki pentatlon koşmuş gibi...Rüyasında beni görmüş... O kadar korkmuş ki gerçek sanmış rüyasını. Hiç unutmam hep bu saatlerde o geliyor aklıma. Sabaha kadar konuştuk o gün... Ona onu ne kadar çok sevdiğimi söyledim. Ve ona onu hiç bırakmayacağımı söyledim. 3 sene olacak Ekim ayında yanımda olmayışı. Dile kolay 3 sene...
Devamını Oku »

6 Ocak 2016 Çarşamba

Gecenin bir körü bir parkta öyle yalnız başına.

Kafam öylesine bulanık ve dağınık ki... Ne ne yaptığımı biliyorum ne de ne yapacağımı... Garip değil mi? Yanımdaki herkes şikayetçi bundan. Kaçıp gideyim dedim. Gittim de. Kaçtım da. Şehir değil de değil ülke değiştirdim. Ne alışabildim öyle yaşamaya ne de yaşayabildim. Nefes almayı yaşamaktan sayarsak eğer, yaşadım diyebiliriz. Şişeden sen hiç rakı içtin mi? Şişeden bak bardaktan değil. ''Şişeden rakı mı içilirmiş lan?'' diye küfür ettiğini bile duyuyorum şunları sana yazarken. İçiliyormuş. Öyle çok acı çekiyormuşsun ki rakının tadı bile seni kendinden geçiremiyormuş. Rakı bile etkisini yitiriyormuş. Önemsemiyormuşsun adabı falan. Gerçi parkın tekin de bir bankta ne kadar önemsersin ki rakının adabını? Geceden sabaha kadar tek bir parçayla usanmadan bıkmadan o şişeden rakı içebiliyormuş insan.


                                                               MERTCAN ÇELİK
Devamını Oku »