27 Aralık 2015 Pazar

Kader.

Sen de anla artık başka yolu yok bunun. Yazıkmış, kılmış, tüymüş hepsi hesap edildi bunların ya, her şeye hazırım diyorum sana. De ki iyilik ediyorsun, de ki sevap işliyorsun, herkesin inandığı bir şey vardır bu amına koyduğumun hayatında. Benimkisi de sensin, ne yapıyim!

Geçen gece çocuk hastaydı. İlacı bitmiş, almak için dışarı çıktım. Sağa sola saldırıp nöbetçi eczane arıyoruz. Birden durup dururken içim cız etti. Bi baktım gene aynı karın ağrısı. Öyle özlemişim ki seni. Dönerken bir meyhane gördüm. Bi tek içeri girdiğimi hatırlıyorum, bi de rakıya yumulduğumu. Arkasından en az dört cigaralık. Sonra gözümü bi açtım, karşıdan karlı dağlar geçiyor. Bi daha açtım, başımda bi çocuk; “Kalk abi” diyor “Kars’a geldik”. Otobüsten indim, yürümeye başladım. Dedim: “Allahım nerdeyim ben, burası neresi?”. Sonra güç bela burayı buldum.

Kapının önünde durup düşündüm.

Dedim, “Bekir, bu kapı ahiret kapısı, burası sırat köprüsü, bu sefer de geçersen bi daha geri dönemezsin.”. “İyi düşün” dedim. Düşündüm, düşündüm, ama olmadı, dönemedim. Sonra “Bak oğlum” dedim kendi kendime. “Yolu yok, çekeceksin, isyan etmenin faydası yok, kaderin böyle. Yol belli, eğ başını, uslu uslu yürü şimdi.”


Arada sıra da açar izlerim ben bu filmi. Nedendir bilinmez ama Zeki Demirkubuz sinemasına kendimi yakın bulamasam da, bu film beni etkiledi. Tam teşekküllü bir şekilde adamı alıp paramparça eden bir film. Ne söylesem burada başı boş kalacak, anlamsız olacak. Ne söylersem söyleyeyim eksik kalacak. Öyle bir film ki bu üzerine kimse tek bir yorum dahi yapamaz. Masumiyet filminden sonra tek izlediğim filmidir Zeki Demirkubuz'un. Eğer izlemediyseniz yakın bir sigara başlayın filme zaten film bitene kadar siz de biteceksiniz, sigara paketiniz de...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder